Yapay zeka tehditi 2025'te büyüyecek
HP, teknolojinin hızla ilerlediği alanlarda saldırganlar ve savunmacılar için yeni fırsatlar yaratıldığına dikkat çekiyor.

HP, siber tehdit ortamında yapay zeka yeteneklerindeki
sıçramalar, kuantum bilişimdeki istikrarlı ilerleme ve donanım ve
ürün yazılımını hedef alan bir dizi tehdit gibi birçok gelişmeye
dikkat çekiyor. Önümüzdeki yıl ve sonrasında, tehditleri ele almada
ve bunlara karşı dayanıklılık oluşturmada başarısız olan kurumlar
kendilerini bir güvenlik ihlalinin kurbanı olarak bulabilirler.
İşte kurumların 2025 yılında bilmesi gereken altı siber güvenlik
trendi:
1. Yapay Zekâ iş yapma biçimimizi
dönüştürürken, güçlü yapay zekâ uygulama gizliliği ve güvenlik
önlemlerine duyulan ihtiyaç kritik hale gelecek
Yapay zekâ, dünya genelinde kuruluşlar için üretkenlik ve
yaratıcılığı yeni seviyelere taşıyacak. Yapay zekâ destekli
bilgisayarlar (AI PC'ler), kullanıcıların AI uygulamalarını
cihazlarında yerel olarak çalıştırmasını sağlayarak verilerin cihaz
dışına gönderilmesiyle ilgili gizlilik endişelerini ortadan
kaldırıyor.
Son kullanıcı cihazlarında yapay zekâya artan bağımlılık, yapay
zekâ uygulamalarının işlevselliğini ve çıktıları da dahil olmak
üzere korunması için güvenlik güvencelerine olan talebi artıracak.
Bunun yanı sıra, yapay zekâ uygulamaları, kullanıcıların
aktivitelerini ve cihazlarıyla nasıl etkileşime girdiklerini
öğrenerek kendilerine özgü dijital izler oluşturacak. Çalışanlar
günlük işlerinde yapay zekâyla daha fazla etkileşime girdikçe, kötü
niyetli aktörlerden korunması gereken yeni türde hassas veriler
üretilecek. Bu durum, kötü amaçlı yazılımların veya kullanıcı
cihazına erişimi olan kötü niyetli kişilerin bu kişisel verileri
ele geçirmesini, çalmasını veya değiştirmesini önlemek için yeni ve
özel güvenlik ihtiyaçlarını ortaya çıkaracak.
2. Siber suçlular, saldırıları daha
verimli ve etkili hale getirmek için yapay zekâdan
faydalanacak
Yapay zekâdan yararlananlar sadece çalışanlar ve kuruluşlar
olmayacak. Siber suçlular da yapay zekânın gücünden faydalanarak
saldırıları oluşturma, otomatikleştirme ve destekleme süreçlerini
geliştirecek. Yapay zekâ; saldırı senaryoları yazmaktan güvenlik
açıklarını keşfetmeye, çalınan verileri analiz etmekten kötü amaçlı
yazılımlar geliştirmeye kadar tehdit aktörlerinin üretkenliğini ve
saldırılarının etkinliğini artıracak.
Ayrıca, yapay zekâ siber suçlara giriş bariyerini düşürecek ve
kodlama bilgisi olmayan acemilerin bile saldırılar
gerçekleştirmesini mümkün kılacak. Yapay zekâ destekli
saldırganların çok dilli ve hedefe yönelik ikna edici oltalama
mesajları hazırlayarak kullanıcıların bağlantılara tıklama
oranlarını artırabileceğini görebiliriz. Olumlu tarafta ise, siber
güvenlik ekipleri yapay zekâyı tehdit algılama ve yanıt verme
süreçlerini iyileştirmek için kullanarak üzerlerindeki baskıyı
azaltacak. Güvenilir yapay zekâ güvenlik sağlayıcılarıyla iş
birliği yapmak, kuruluşların yapay zekânın sunduğu avantajlardan
faydalanırken aynı zamanda yapay zekâ destekli yeni tehditlere
karşı korunmasını sağlayacak.
3. Tehdit aktörlerinin yapay zekâ ile
hızla zafiyet tespit etmesi, uç noktalarda yeni güvenlik
yetenekleri gerektirecek
Tehdit aktörlerinin mevcut kötü amaçlı yazılım geliştirme
araçlarını ve tekniklerini tamamlayıcı olarak yapay zekâyı daha
yaygın bir şekilde benimsemesiyle, ‘hiper tehdit' olarak tanımlanan
bir siber güvenlik ortamına giriyoruz. Siber suçlular, GenAI'nin
(Üretken Yapay Zekâ) ötesine geçerek oltalama ve siber suç
kampanyaları için daha geniş bir yapay zekâ teknik yelpazesini
öğrendikçe ve benimsedikçe, ağın uç noktalarındaki zafiyetleri
tespit edip bunları istismar etme hızlarını artıracaklar.
Şirketler ve hükümetlerin, yazıcılar gibi uç nokta cihazlarının tüm
yaşam döngüsü boyunca kesintisiz ve aktif sistem izleme
özellikleriyle donatılmasını talep etmesi gerekiyor. BT
müdahalesine gerek kalmadan hızlı kötü amaçlı yazılım tespiti
ve kendi kendini iyileştirme yeteneklerine sahip uç nokta
cihazları, gelecekte güvenli uç nokta altyapısı için temel
gereklilik haline gelecektir.
4. Kurumlar, cihaz alımlarında teknoloji sağlayıcılardan
daha fazla şeffaflık ve güvenlik güvencesi talep
edecek
Bu yıl, kurumlar teknoloji sağlayıcılardan daha fazla şeffaflık ve
güvenlik güvencesi bekleyecek. Bu, satıcıların güvenlik yönetiminin
gücünü denetlemeyi de kapsayacak ve müşteriler, güçlü güvenlik
güvenceleri sunan ürünler için daha yüksek bedel ödemeye istekli
olacak.
Müşteriler ayrıca satın aldıkları teknolojinin güvenliğini
doğrulamanın yollarını arayacak ve cihaz donanımı ile üretici
yazılımı güvenliğini doğrulamak ve yönetmek için araçlardan
faydalanacak. Cihaz güvenlik gereksinimlerinin eksiksiz bir şekilde
belirlenmesi ve karşılanmasını sağlamak için, kuruluşların cihaz
tedarik süreçlerini yeniden şekillendirmesi gerekecek. Bu da
tedarik sürecinde satın alma, IT ve güvenlik ekipleri arasında iş
birliğine dayalı bir yaklaşım benimseyerek cihaz gereksinimlerini
belirlemeyi, satıcı yanıtlarını doğrulamayı ve tedarikçileri
denetlemeyi gerektirecek.
5. Şirketler, güvenlik ve verimliliği bir arada sağlayarak
daha kişiselleştirilmiş bir çalışma yaklaşımını
benimseyecek
Çalışanların kişiselleştirilmiş iş deneyimleri talep etmesiyle
birlikte, çalışma biçimimiz dönüşmeye devam edecek. Çalışma
alanlarının kişiselleştirilmesinden tercih edilen teknolojilere
erişime ve esnek çalışma ortamlarına kadar geniş bir yelpazede
talepler söz konusu. Yapay zekâ alanındaki ilerlemeler,
çalışanların iş yerinde başarılı olmasına yardımcı olacak yeni
akıllı işlevleri ortaya çıkararak geleceğin çalışma biçimini
şekillendirmede hayati bir rol oynayacak.
Geleceğin iş dünyası güvenli ve dayanıklı olmalıdır. Siber güvenlik
ekipleri, çalışanların iş akışlarını kesintiye uğratmadan güvenlik
risklerini yönetmek zorunda kalacak. Ancak bu, aynı zamanda
çalışanların her yerden güvenli bir şekilde çalışmasını sağlamayı
ve BT ekiplerine cihazları hızla ve geniş ölçekte siber
saldırılardan koruma ve izleme yetenekleri kazandırmayı da
gerektirecek. Bunu başarmak için şirketler, uç nokta güvenlik
stratejilerine daha fazla odaklanarak güvenliği donanımdan buluta
kadar her katmanda dayanıklı hale getirmelidir.
Pratikte bu, kuruluşların cihaz filolarını güvenli bir şekilde
yönetmesine ve cihaz donanımına, üretici yazılımına ve yazılımına
yönelik tehditleri önlemesine, tespit etmesine ve bunlardan
kurtulmasına olanak tanıyan gelişmiş uç nokta güvenlik
yeteneklerini benimsemek anlamına gelecektir.
6. IoT cihazlarının hızla yayılması, güvenliğe yeni
zorluklar getirecek ve sıfır güven mimarisine olan ilgiyi
artıracak
Kurumsal ağlarda yaygınlaşan IoT cihazları (bağlantılı yazıcılar da
dahil olmak üzere) yönetilmesi gereken giderek büyüyen bir
saldırı yüzeyi oluşturuyor. Pek çok bağlantılı cihaz, sağlam
güvenlik özelliklerinden yoksun olduğundan, saldırganların uzaktan
bağlanıp hedef sistemlere kötü amaçlı yazılım yayması için kolay
bir hedef haline geliyor.
Güvenliği zayıf IoT cihazlarının oluşturduğu tehditlere karşılık
vermek isteyen kurumların, her cihazda donanım destekli güvenlik ve
güçlü güvenlik özelliklerinin yerleşik olarak sunulduğundan emin
olması gerekiyor. Bu adım, cihazların hem geleneksel hem de
sıfır gün saldırılarına karşı korunmasına yardımcı olacaktır. Bu
koruma, kendi kendini iyileştirme özelliklerine ve bellek içi ihlal
tespitine dayalı olarak donanım ve üretici yazılımı düzeyine kadar
uzanmalıdır.
Sıfır güven mimarisinin benimsenmesi riskleri azaltmaya yardımcı
olurken, güvenliğe donanım düzeyinden başlayıp yazılım ve hizmetler
boyunca devam eden katmanlı bir yaklaşım benimsemek de kritik
olacak. Bu yaklaşım, kimlik koruması, belge güvenliği ve çok
faktörlü kimlik doğrulama (MFA) gibi unsurları içermelidir. Cihazın
aldığı her isteğin en az ayrıcalıkla erişim prensibine göre
değerlendirilmesi, olası bir ihlal durumunda oluşacak hasarı
sınırlayacaktır.