10 Kasım Atatürk'ü Anma Gününe özel duvar kağıtları!
Bu içeriğimizde 10 Kasım Atatürk'ü Anma Gününe özel, birbirinden güzel duvar kağıtlarını siz değerli okuyucularımız için bir araya getirdik!
Sizler telefonunuz için ''10 Kasım Atatürk'ü Anma Günü''ne özel duvar kağıtları beğenirken, bizler de Atatürk'ün dile getirmiş olduğu unutulmaz sözleri sizlerle paylaşıyor olacağız.
Bir milletin ahlak değeri, o milletin yükselmesini sağlar. Bir millet, zenginliğiyle değil, ahlak değeriyle ölçülür.
Eğer bir gün benim sözlerim bilimle ters düşerse bilimi seçin.
Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen Türk istiklal ve cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Ey yükselen yeni nesil! Gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk, onu sonsuza kadar yaşatacak olan sizlersiniz.
Hiçbir şeye ihtiyacımız yok, yaInız bir şeye ihtiyacımız vardır; çaIışkan oImak!
Bağımsızlık, uğruna ölmesini bilen toplumların hakkıdır.
Egemenlik, kayıtsız şartsız ulusundur.
Biz, bir Türk bestesini dinlediğimiz zaman ondan geçmişin uyanma bırakması lazım gelen hikâyesini kalbimize giren oklar gibi duymak isteriz. Acı olsun, tatlı olsun biz, bir beste dinlerken ve farkında olmaksızın hislerimizin incelir olduğunu duymak isteriz. Bütün bunlardan başka musikiden beklediğimizin maddi, fikri ve hissi uyanıklık ve çevikliğin takviyesi olduğuna şüphe yoktur.
Türk milletinin tarihi vasfı da güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki, milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, fıtrî zekâsını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini, milli birlik duygusunu mütemadiyen her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmek milli ülkümüzdür.
Cezaevlerinin haftada bir mutlaka denetlenerek, yargılama olmaksızın tutuklu kalanların kısaca nedenleriyle birlikte derhal en yakın müfettişliğe ve Adalet Bakanlığı’na bildirilmesi gerekir. Türkiye Cumhuriyeti’nde kimsesiz birey yoktur. Cumhuriyet böyle bir kavramı asla kabul etmez. İnsan hakları yasalarımızın güvencesi altındadır. Kendilerini kimsesiz görenlerin yanlarında her an haklarını aramakla görevli Cumhuriyet Savcıları bulunduğunu asla unutmamalı ve bundan emin olmaları gerekir. (9 Ekim 1925)
Bugün doğan güneşi nasıl görüyorsam, yarın Asya ve Afrika’daki bütün esir ve mazlum milletlerin hürriyet ve istiklallerine kavuşacaklarını da öylece görüyorum. (23 Temmuz 1919)
Memleketimizin ellide biri değil, her tarafı tahrip edilse, her tarafı ateşler içinde bırakılsa, biz bu toprakların üstünde bir tepeye çıkacağız ve oradan savunma ile meşgul olacağız. (1920)
Ayakta iskarpin veya fotin, bacakta pantolon, yelek, gömlek, kravat, yakalık, ceket ve elbette bunların tamamlayıcısı olmak üzere başta kenarlıklı serpuş. Bunu açık söylemek isterim: Redingot gibi, bonjur gibi, smokin gibi, frak gibi, işte şapkanız! (1925)
Dünyada her şey için, maddiyat için, başarı için en gerçek yol gösterici bilimdir, fendir; bilim ve fennin dışında kılavuz aramak aymazlıktır, bilgisizliktir, doğru yoldan sapmaktır.
Daha endişesiz ve korkusuzca, daha dürüst olarak yürüyeceğimiz yol vardır. Büyük Türk kadınını çalışmamıza ortak yapmak, yaşamımızı onunla birlikte yürütmek; Türk kadınını bilimsel, ahlaksal, sosyal, ekonomik yaşamda erkeğin ortağı, arkadaşı, yardımcısı ve koruyucusu yapmak yoludur.
Laiklik asla dinsizlik olmadığı gibi, sahte dindarlık ve büyücülükle savaşma kapısı açtığı için, gerçek dindarlığın gelişmesi olanağını sağlamıştır. Laikliği dinsizlikle karıştırmak isteyenler, ilerleme ve canlılığın düşmanları ile gözlerinden perde kalkmamış Doğu kavimlerinin fanatiklerinden başka kimse olamaz. (1930)
Ne denli varsıl (zengin) ve gönece (refaha) kavuşturulmuş olursa olsun, bağımsızlıktan yoksun bir ulus, uygar insanlık karşısında uşak olma konumundan yüksek bir işleme layık olamaz.
Bizi yanlış yola sevk eden soysuzlar, bilirsiniz ki, çok kere din perdesine bürünmüşler, saf ve temiz halkımızı hep din kuralları sözleriyle aldatagelmişlerdir. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz. Görürsünüz ki, ulusu mahveden, tutsak eden, yıkan fenalıklar hep din örtüsü altındaki küfür ve kötülüklerden gelmiştir. (1923)
Uygarlık bağışlama ve hoşgörü demektir. Bağışlama nedir bilmeyen uygarlık, uygarlık değil zorbalıktır ki, çöker. (1922)
Bütün dünya bilsin ki benim için bir yanlılık vardır: Cumhuriyet yanlılığı, düşünsel ve sosyal devrim yanlılığı. Bu noktada, yeni Türkiye topluluğunda 1 bireyi hariç düşünmek istemiyorum. (1924)
Kahraman Türk ordularının kazandıkları büyük zaferlerde şahsıma düşmüş olan görevleri yapabilmişsem çok mutluyum. Yalnız bu noktada bir gerçeği açıklamak için söyleyeyim ki, benim, ordularımızı yönelttiğim hedefler, aslında ordularımın her erinin, bütün subaylarının ve kumandanlarının görüşlerinin, vicdanlarının, azimlerinin, ülkülerinin yönelmiş olduğu hedefler idi.
Ulusumuzun ereği, ulusumuzun ülküsü, bugünkü ileri dünya içinde, tam anlamıyla uygar bir toplum olmaktır. Bilirsiniz ki dünyada bir ulusun varlığı, değeri, özgürlüğü ve bağımsızlığı eskiden yaptığı ve ileride yapacağı uygar eserlerle orantılıdır. Uygarca başarılar sağlamak yeteneğinden yoksun uluslar, özgürlüklerini ve bağımsızlıklarını er geç yitirmek durumundadırlar. İnsanlık tarihi, baştan başa, bu söylediğimi kanıtlamaktadır. (1924)
Basın özgürlüğünden doğacak sakıncaları gidermenin çaresi, yine basın özgürlüğüdür.
Medeni olmayan insanlar, medeni olanların ayakları altında kalmaya mahkûmdurlar.
Düşünce akımlarına karşı düşünceye dayanmayan güçle karşılık vermek, o akımı yok etmedikten başka; herhangi bir kişiyle, herhangi bir insanla konuşulduğu zaman, onun herhangi bir düşüncesini güç zoruyla reddederseniz o direnir. Direndikçe kendi kendini aldatmakta çok daha ileri gidebilir. Bu nedenle düşünce akımları, baskıyla, şiddetle, kuvvetle reddedilemez. Tam tersine güçlendirilir. Buna karşın en etkili çözüm, gelen düşünce akımına, karşı bir düşünce akımı vermektedir.
Türkiye’nin asıl sahibi ve efendisi, gerçek üretici olan köylüdür. O halde, herkesten daha çok refah, saadet ve servete müstahak ve layık olan köylüdür. Onun için, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin iktisadi siyaseti bu aslî gayeye erişmek maksadını güder.
Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek âlimler çıkabilir.
Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben milletimin en büyük ve ecdadımın en değerli mirası olan bağımsızlık aşkı ile dolu bir adamım. Çocukluğumdan bugüne kadar ailevi, hususi ve resmî hayatımın her safhasını yakından bilenler bu aşkım malumdur. Bence bir millete şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın vücut ve beka bulabilmesi mutlaka o milletin özgürlük ve bağımsızlığına sahip olmasıyla kaimdir. Ben şahsen bu saydığım vasıflara, çok ehemmiyet veririm. Ve bu vasıfların kendimde mevcut olduğunu iddia edebilmek için milletimin de aynı vasıfları taşımasını esas şart bilirim. Ben yaşayabilmek için mutlaka bağımsız bir milletin evladı kalmalıyım. Bu sebeple milli bağımsızlık bence bir hayat meselesidir. Millet ve memleketin menfaatleri icap ettirirse, insanlığı teşkil eden milletlerden her biriyle medeniyet icabı olan dostluk ve siyaset münasebetlerini büyük bir hassasiyetle takdir ederim. Ancak, benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin, bu arzusundan vazgeçinceye kadar, amansız düşmanıyım.