Türkiye'nin bankacılık sektörüne sermaye nereden geliyor?

Türkiye bankacılık sektörüne olan ilgi, nereden kayıyor?

Türkiye'nin bankacılık sektörüne sermaye nereden geliyor?

Dünyanın önde gelen yönetim danışmanlığı firmalarından The Boston Consulting Group’a (BCG) göre, Türkiye bankacılık sektörüne olan ilgi, Avrupa – Amerika eksenindeki finans kuruluşlarından Orta Doğu ve Rusya menşeli kurumlara kayıyor. Bu değişimin arkasında yatan ana sebep, 2008 yılında yaşanan finansal krizin gelişmiş ülkelerin finansal kurumlarının bilançolarını zayıflatmış olması.

BCG Türkiye Genel Müdürü ve Yönetici Ortağı Burak Tansan kriz öncesi ve sonrası banka satın almalarına bakıldığında, bu trendin çok açık bir şekilde görüldüğünü ifade etti. Tansan, Türkiye bankacılık sektörüne yabancı kurumların ilgisinin, 2001 krizi sonrasında başladığını sözlerine ekledi ve devam etti:

"Türkiye’nin 2001 yılında yaşadığı ekonomik krizin ardından atılan adımlarla bankacılık sektörü bir yeniden yapılanma ve konsolidasyon sürecine girdi. Bu süreçten oldukça sağlam ve güçlü bir sermaye yapısıyla çıkan bankacılık sektörü, 2004 ve 2005 yıllarında ülkedeki ekonomik büyümenin ivme kazanmasıyla birlikte yabancı oyuncuların dikkatini çekmeye başladı. 2004 yılından bu yana Türkiye bankacılık sektöründe çok sayıda satın alma gerçekleşti ve bu satın almaların ana aktörü çoğu zaman yabancı finans kurumları oldu."

1369048036_burak-tansan.jpg

BCG 2004 yılından beri küresel bir finansal krizin yaşandığı 2008 yılına kadar, Türkiye bankacılık sektörüne satın almalar yoluyla giriş yapan yabancı bankalar, birkaç istisna dışında, Avrupa ve Amerika menşeli olduğuna dikkat çekiyor ve örnek olarak aşağıdaki satın almalara dikkat çekiyor:

  • 2004 yılında BNP TEB’e ortak oldu
  • 2005 yılında Fortis Dışbank’ı satın aldı, General Electric ise Garanti Bankası’nda azınlık hissesi sahibi oldu
  • 2006 yılında satın almalar ivme kazandı, 2 Yunan bankası, National Bank of Greece ve EFG Eurobank, sırasıyla Finansbank ve Tekfenbank’ta çoğunluk hissedarı oldu.
  • Yunan bankalarını, yine 2006 yılında, Denizbank’ı satın alan Dexia ve Akbank’ta %20’lik bir hisse alan Citibank takip etti.
  • Yine 2006'da, Kazakistanlı Bank TuranAlem Şekerbank’a ortak oldu ve Lübnanlı BankMed ve Arab Bank MNG Bank’ta çoğunluk hissesini satın aldı.
  • Küresel finansal kriz öncesindeki son yabancı oyuncu girişi, 2007 yılında Hollandalı ING tarafından Oyak Bank’ın tamamının satın alınması oldu.

Burak Tansan 2008 yılında meydana gelen küresel finansal krizin, özellikle Avrupa ve Amerika’daki finansal kurumları derinden etkilediğini belirtti ve devam etti: "Krizi takip eden 2009 yılında bankacılık sektörüne herhangi bir yabancı girişi olmadığı gözlemleniyor. İlk önemli satın alma, 2010 yılında İspanyol BBVA’nın Garanti Bankası’na ortak olmasıyla gerçekleşti, fakat Avrupalı ve Amerikalı oyuncuların Türkiye bankacılık sektörüne girme istekleri, kendi yerel piyasalarında yaşadıkları problemlerden ötürü ikinci plana itildi. Bu oyuncuların yerini oldukça yakın bir zamanda Rus, Orta Doğu ve Türkiye menşeli kurumlar aldı".  Bu değişime örnek olan birçok satın alma bulunuyor:

  • 2010 yılında Portekizlilere ait Millennium Bank yerli FİBA Grubu tarafından satın alınması
  • 2012 yılında Denizbank’ı Rus Sberbank'ın, EFG Eurobank’ın satışa çıkardığı Tekfenbank’ı ise Kuveytli Burgan Bank'ın satın almaları
  • Yine 2012'de Anadolu Grubu’na ait olan Alternatif Bank'ın Katarlı Commercial Bank of Qatar’a satılması
  • Ayrıca, Lübnanlı Bank Audi, BDDK’dan yeni bir bankacılık lisansı alarak Odeabank adıyla bankacılık faaliyetlerine başlaması

BCG’ye göre, son 10 yılda gerçekleşen satın almalara bakıldığında, 2008 yılında yaşanan kriz sonrası, Türk bankacılık sektörüne giriş yapan yabancı oyuncuların, Avrupa ve Amerika ekseninden Rusya ve Ortadoğu eksenine kaydığı açık bir şekilde görülmekte. Bunun altında yatan ana sebeplerden biri Amerika ve Avrupa’da faaliyet gösteren banka ve finans kuruluşlarının 2008 finansal krizinden, portföylerinde yer alan aşırı riskli varlıklardan ötürü, ciddi şekilde etkilenerek sermaye yapılarının zayıflaması.  Sermaye yapılarını güçlendirmeyi öncelikleri arasında en üst sıraya koyan bu kuruluşlar, yurtdışı büyüme stratejilerini yeniden gözden geçirmek zorunda kalıyorlar. Bu bankalar, sermaye yapılarını güçlendirmek için karlılık ve büyümenin çok cazip olduğu Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde sahip oldukları varlıklarını satmaya dahi başladılar. Diğer taraftan Rusya, Orta Doğu ve Çin’de yerleşik finans kurumları krizden daha az etkilendi. Emtia fiyatlarının artmasıyla birlikte zenginleşen bu ülkelerin, sermaye yapısı daha da kuvvetlenen bankaları, Türkiye gibi büyümenin yüksek olduğu ülkelerde yatırıma yöneliyor.